DEVAM: 4. Öğle
Namazının Vakti
حَدَّثَنَا
أَبُو
الْوَلِيدِ
الطَّيَالِسِيُّ
حَدَّثَنَا
شُعْبَةُ
أَخْبَرَنِي
أَبُو
الْحَسَنِ
قَالَ أَبُو
دَاوُد أَبُو
الْحَسَنِ
هُوَ
مُهَاجِرٌ
قَالَ
سَمِعْتُ زَيْدَ
بْنَ وَهْبٍ
يَقُولُ
سَمِعْتُ
أَبَا ذَرٍّ يَقُولُ
كُنَّا مَعَ
النَّبِيِّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَأَرَادَ
الْمُؤَذِّنُ
أَنْ
يُؤَذِّنَ
الظُّهْرَ
فَقَالَ
أَبْرِدْ
ثُمَّ
أَرَادَ أَنْ
يُؤَذِّنَ فَقَالَ
أَبْرِدْ
مَرَّتَيْنِ
أَوْ ثَلَاثًا
حَتَّى
رَأَيْنَا
فَيْءَ
التُّلُولِ
ثُمَّ قَالَ
إِنَّ شِدَّةَ
الْحَرِّ
مِنْ فَيْحِ
جَهَنَّمَ فَإِذَا
اشْتَدَّ
الْحَرُّ
فَأَبْرِدُوا
بِالصَّلَاةِ
Ebu Zer (r.a.) şöyle
demiştir: Biz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile beraberdik. Müezzin
öğle ezanını okumak istedi. Fakat Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem);
“Serinliğe bırak" buyurdu.
Biraz sonra müezzin yine
ezanı okumak istedi. Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) biz tepeciklerin
gölgesini görünceye kadar iki veya üç defa; “Serinliğe bırak, şüphesiz sıcağın
şiddeti cehennemin kükremesindendir. Sıcak şiddetlendiği zaman namazı serinliğe
bırakınız" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
mevakît; ezan; Müslim, mesacid; Tirmizî, mevakît; Nesai, mevakît; Ahmed b.
Hanbel, II, 29, 238, 256, 266, 285, 318.
AÇIKLAMA: أَبْرِدْ "İbrad",
Hattabi'nin
bildirdiğine göre, "sıcağın öğle vaktindeki şiddetinin kırılmasıdır. Çünkü
öğle vaktindeki şiddetli sıcağa nisbetle sıcağın biraz kırılması soğumak
sayılır. Öğle namazını serinliğe bırakmaktan maksat, akşam serinliğine bırakmak
değildir. Çünkü bu şekildeki bir anlayış bütün imamların görüşlerinden dışa
çıkmayi gerektirir.
Kadı
Iyad'ın beyanına göre, ashabın tepeciklerin gölgelerini görmeleri, namazı
geciktirme surelerinin uzunluğunu gösterir. Zira küçük tepelerin gölgesi, ancak
güneş iyice yıkılıp gölge uzadıktan sonra mümkün olabilir. Dik olarak dikilmiş
şeylerin gölgesi ise, gölgenin en kısa olduğu anlarda bile görülebilir.
Ulema
öğle namazını serinliğe bırakmanın süresinde görüş birliğinde değildirler.
Bazıları gölge zeval gölgesinden sonra bir Zira, bazıları boy'un bir katı, üçte
biri, bazıları da yarısı oluncaya kadar te'hir edilir demişlerdir.
Namazı
bu şekilde geciktirmenin meşru oluşunun illeti, Efendimizin tabiriyle
"sıcağın şiddetinin, cehennem'in kükremesi" olduğundan dolayıdır.
Ulema, Cehennem'in kükremesi hususunda
iki değişik görüş beyan etmiştir:
1.
Bu bir teşbih ve temsildir. Yani öğle vaktinin sıcağı cehennemin kükremesi gibi
şiddetli olur.
2.
Bu söz hakiki manasında kullanılmıştır. Öğle vaktindeki şiddetli sıcak
cehennem'in kükremesinin tesiri iledir. Nevevi, bu görüşü savunanlardandır.
Öğle
namazının ortalık serinleyinceye kadar te'hir edilmesinin hikmetinin ne
olduğunda da ihtilaf edilmiştir. Bir kısım ulemaya göre, geciktirme meşakkati
defetmek içindir. Çünkü sıcak, huşua manidir. Diğer bazılarına göre sıcağın
şiddetlendiği bu vaktin, azabın yayılma vakti olmasıdır. Bu görüşü destekler
mahiyette hadis de vardır.
Ancak
burada şöyle bir soru hatıra gelebilir: Namaz rahmete sebeptir, onu kılmak azabın
define vesiledir. Dolayısıyla böyle bir zamanda namazı terk etmek değil de,
azabı def için namaz kılmak daha muvafık olmaz mı? Hz. Peygamber niçin bu
vakitte namazı terketmeyi emretmiştir?
Bu
soruya Ebu'l-Feth el-Ya'muri şu cevabı vermiştir: Ta'lil şeriat sahibi
tarafından gelmişse manası anlaşılmasa bile kabulü gerekir. Burada namazı
serinliğe bırakmaktaki hikmeti bizzat Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
haber vermiştir. Öyleyse nedenini araştırmak lüzumsuzdur.
Hadisin
zahiri öğle namazını serinletmenin vacip olduğuna delalet eder. Kadı Iyad'ın
bildirdiğine göre ulemanın bazıları bu görüştedir.
Cumhura
göre buradaki emir, nedb'e hamledilir (yani adab'tan olan bir sünnettir). Sıcak
günlerde namazı serin vakte kadar te'hir menduptur. Hanefilerden Hidaye sahibi
el-Merğinani; "Öğle namazını yaz günlerinde serinliğe bırakmak, kışın ise,
ilk vakitte kılmak müstehabtır" der. Cumhurun görüşü de budur.
Nesai'nin
Enes'ten rivayet ettiği: "Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sıcak
olduğu zaman öğleyi serin vakte bırakır, serin günlerde de acele ederdi"
mealindeki hadis bu görüşü takviye etmektedir.
Üzerinde
durduğumuz hükmün sadece cemaate mi mahsus, yoksa münferid kılanlara da şamil
mi olduğu konusu ihtilaflıdır. Hadisin zahirine göre cemaatle, münferid kılan
arasında fark yoktur. Ahmed, İshak, İbn Munzir ve Kufe'liler bu görüşü
benimsemişlerdir.
Malikilerin
çoğunluğu münferid için namazı ilk vaktinde kılmanın efdal olduğunu söylerler.
İmam
Şafii'ye göre bu hüküm, sıcak bölgelere ve cemaat mescide uzaktan geldiği
durumlara mahsustur. Toplu halde olurlarsa veya camiye gölgeden gelme imkanları
varsa, ilk vaktinde kılmak efdaldir. Ancak hadisin zahiri bu anlayışa pek
müsait değildir.
Bu
ve bundan evvelki babdaki hadislerin şerhinde de yeri geldikçe temas edildiği
gibi, bu hadisin ifade ettiği hükmün tam zıddını ifade eden ve öğle namazını
ilk vaktinde kılmayı tavsiye eden hadisler de vardır. Hadisler arasındaki bu
ihtilafı te'lif veya te'vil bakımından ulema çok ve çeşitli görüşler ileri
sürmüşlerdir. Daha önce bunların bir kısmına işaret edildiği için burada birşey
eklemeye lüzum görülmemiştir.
HADİS'TEN ÇIKAN BAZI
HÜKÜMLER:
1.
Sıcağın şiddetli olduğu günlerde öğle namazı ezanını ortalık serinleyimceye
kadar geciktirmek meşrudur.
2.
Bir soruya cevap veren kişi o cevabın hikmetini de beyan etmelidir.